23 Nisan 1920 tarihinde ilk TBMM'nin açılışı yapılmıştı. Meclisin açılması anısına 1921 yılından itibaren her yıl kutlanan bu bayram Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Öncelikle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın tarihçesini inceleyelim. 23 Nisan tarihinin önemini Kurtuluş Savaşı zamanlarında bile kutlanmasından anlayabilirsiniz. İlk olarak 23 Nisan 1921'de "23 Nisan Milli Bayramı" adı ile kutlanmaya başlayan bu bayram, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk milli bayramı olma özelliği taşır. Bayram, savaş yıllarında ve cumhuriyetin ilk yıllarında 23 Nisan Milli Bayramı adı ile kutlanmaya devam eder.
Savaştan yeni çıkmış Türk milletin birçok çocuğu öksüz ve yetim kalmıştı. Bu çocukların hem savaşın acı yüzünü, hem de ailelerinin yok oluşuna tanıklık etmiş olmalarının etkilerini azaltmak gerekiyordu. Bu sebepten dolayı hem çocukların yüzünü güldürmek, hem de Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu)'ne gelir yaratmak amacıyla 23 Nisan 1927 tarihi ile birlikte bu bayramın adı "Çocuk Bayramı" olarak değiştirilmiştir.
Çocukların ülkeyi yönetenlerle buluşması ve koltuklarına bir günlüğüne de olsa oturtulma geleneği ise Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti'nin 10. yılı 23 Nisan 1933 yılında başlatılmıştır. Çocukları devlet makamlarına davet edip sohbet etme geleneğinin yanı sıra; stadyumlarda geçit töreni ve şenlik havasında tüm ülkede kutlanması geleneği de yine 1933 yılında başlayan bir diğer gelenektir.
Her iki gelenek de 2013 yılı itibari ile tarihin tozlu sayfalarına kaldırıldı. Devlet protokolü; çocuklardan ve stadyumda toplanan halktan koparak kendi protokolünü başlattı. Çocuklar kendi okullarında, halk ise özellikle belediyelerin öncülüğünde şehrin önemli alanlarında kutlamalara başladı. Şimdi burada bazı arkadaşlar hala daha statlarda kutlamalar olduğunu falan söyleyecektir. Evet bazı belediyelerin öncülüğü ile statlarda kutlamalar yapılıyor. Ancak bu devlet politikası değildir. Bu uygulamanın milli birlik ve beraberliğe yararı mı yoksa zararı mı olduğunu sizin yorumlarınıza bırakarak devam edelim.
23 Nisan Bayramı, 1935 yılında tekrar 1921 yılı ayarlarına döndürülerek "Hâkimiyet-i Milliye Bayramı" adı ile kutlanmaya başlandı ve 1981 yılına kadar bu isimle kutlanmaya devam etti. 1935 yılından sonra "23 Nisan Hakimiyet-i Milliye Bayramı" ile "23 Nisan Çocuk Bayramı" iki farklı bayrammışçasına aynı gün hem halk hem de devlet tarafından birbirlerinin yanında kutlanan farklı bayramlarmış gibi devam etti. 1970'lerin başında artık tüm halkın katılımı ile kutlanan bir bayram halini alan "23 Nisan Çocuk Bayramı"nın coşkusu TRT'nin de destekleri ile tüm Türkiye'de yaşanmaya başlamıştır.
1979 yılında TRT'nin "TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği"ni başlatması ile birlikte uluslararası düzeye taşınan kutlamaların "Milli Hakimiyet Bayramı"nda ortak törenle kutlanması kararı verildi. 1980 yılında kurulan "Çocuk Parlamentosu" sonrası 23 Nisan Çocuk Bayramı, Milli Hakimiyet Bayramı ile aynı etkinliklerde kutlanmaya başlandı.
En nihayetinde 1981 yılında 23 Nisan Çocuk Bayramı ve Milli Hakimiyet Bayramının birleştirilmesiyle birlikte "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adı altında kutlanmaya başlanmıştır.
23 Nisan'ın tarihsel gelişimini zaten hepimiz biliyoruz. İstanbul'un işgali sonrası Anadolu'da başlayan direnişe önderlik etmek amacıyla Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mart 1920 tarihli bildirisi yayınlanmış; Ankara'da bir meclis kurulacağı ve her vilayetin milletvekillerini seçmesi istenmişti. Seçimlerden sonra 21 Nisan 1920'de Mustafa Kemal Paşa tekrar bir genelge yayınlayarak meclisin açılış tarihini açıkladı ve milletvekillerinin Ankara'ya ulaşmasını istedi.
23 Nisan 1920 günü belirlenen 337 milletvekilinden sadece 115 tanesinin katılabildiği ilk toplantı ile TBMM açılmış oldu.
Gelelim 23 Nisan gününün Türkiye Cumhuriyeti açısından önemine...
Kurucular meclisi aynı zamanda savaş meclisi de kabul edilir. Zaten 23 Nisan'ı anlam olarak önemli kılan da budur.
Düşünün ki; İstanbul'un işgali ile başı kesilmiş tavuk misali kafası karışık bir Anadolu insanı var. O güne kadar yüzyıllardır gel demişler gelmiş, git demişler gitmiş, çalış demişler çalışmış. Ve nihayetinde öl demişler ölmüş. Ancak sözde uygar denen devletler ölüsünü de yok etmek istiyor.
Ege'de bazı vatan hainlerinin 'Peygamber Ordusu' dediği Yunan ordusunun işgalinin ardından canını ve cananlarını koruma içgüdüsü ile bireysel silaha davranmak zorunda kalmış.
Yunan ordusunun yaptığı rezaletler yüzünden sığınacak liman arayan insanlara umut olacaksınız; meclis kuracaksınız; Padişah'ından ümidini kesmiş HALKIN iktidarını alacaksınız; bir de savaşı kazanıp düşmanı denize dökeceksiniz.
Dünyadaki hangi iktidar sahibi halkı bu kadar arkasına almışken, zamanın gerektirdiği konjonktürde derebeylik ilan etmezdi? Adına ister imparatorluk dersiniz, ister padişahlık. 23 Nisan 1920 kurucular meclisinin savaş sonrası kendini kapatıp iktidarı ve egemenliği tekrar halkına geri vermesi o zamana kadar dünyada görülmemiş bir şeydir. Unutulmamalıdır ki her barışın ve destanın ardında acı bir savaş vardır.
Vatan ve milletini düşünen Gazi Meclisimizi rahmetle andığımız, çocuklarımızın mutlu olduğu, hep beraber geleceğe umutla baktığımız nice 23 Nisan'lara...
Sevgi ve Saygıyla.
Commenti